Kısaca açıklamak gerekirse implant, eksik olan dişlerin fonksiyon ve estetiğini tekrar sağlamak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen ve uygun malzemeden yapılan yapay diş köküdür.
İmplantların çeşitleri var mıdır?
Evet, implant çeşitleri vardır. Seri kullanıma girdikten sonra değişik implant tipleri üretilmiştir. Fakat günümüzde en popüler olan implant tipi "vida" şekilli olanlarıdır.
İmplantlar ile tedavi, güvenli ve uzun ömürlü mü olur?
Güvenli ve kaliteli bir implant meydana getirmek için yapılan çalışmalar 1809'dan bu yana sürmektedir. Günümüzde piyasada mükemmele çok yakın, 35 yıllık klinik takipleri bulunan implantlar olduğu gibi nispeten yeni implant markaları da mevcuttur. Bu konuda daha detaylı bilgiyi diş hekiminiz size sunacaktır.
İmplantlar her diş kaybında kullanılabilir mi?
İster tek diş, isterse birden fazla olan diş eksikliğinde eğer implant yerleştirmeye uygun miktarda kemik varsa, her türlü diş eksikliği için implant kullanılabilir.
Her hastaya implant uygulanabilir mi?
İmplant vidaları belirli kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bundan dolayı implant yerleştirilmesi öngörülen bölgede, çene kemiğinin, bu implant vidasını kabul edecek yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekmektedir. Mevcut kemiğin kalitesi de implant başarısını etkileyen faktörlerden birisidir. Ayrıca tedaviden önce ve implant ağızda kaldığı sürece dişetlerinin tamamen sağlıklı olması gerekmektedir. Hastanın genel sağlık durumu iyi olduğu sürece implant uygulamasını engelleyecek bir üst yaş limiti yoktur; fakat kemik gelişimi tamamlanmamış çok genç olan hastalara uygulanması tercih edilmeyebilir.
İmplant yerleştirilirken acı duyar mıyım?
Uygun anestezi yöntemlerinin uygulanması durumunda herhangibir acı hissi duymazsınız. Operasyon sırasında hasta tercihine göre genel ya da lokal anestezi kullanılabilir. Genellikle implant'ın yerleştirildiği akşam duyulabilecek ağrı basit ağrı kesiciler ile giderilebilir. Birçok hasta bu ağrının normal diş çekiminden sonra duyulan ağrıdan farklı olmadığını belirtmektedir. Tedavinin sorunsuz tamamlandığı vak'alar da implantların varlığını bile hissetmeyecek kadar rahat olursunuz.
İmplantlar yerleştirildikten hemen sonra protezlerim takılabilir mi?
Hayır. İmplantların kemik ile tam birleşmesini (Osteointegration) sağlamak için iyileşme dönemi olan ilk 3-6 ay boyunca implant üstüne gelen yüklerin en aza indirgenmesi gerekir. Fakat hekiminiz bu iyileşme süresinde size uygun bir geçici protez yaparak sizin fonksiyonunuzu iade edecektir.
İmplant yaptırmak istiyorum, toplam tedavi süresi ne kadardır?
İmplant operasyonlarının günümüzde sadece yarım saat içinde yapılması bile mümkün oluyor. Diş ve kemik yapınıza göre belirlenen operasyon şekline göre toplam süre değişiklik gösterebilir. Çoğunlukla birinci operasyondan sonraki 3. ayda işlem tamamlanır.
İmplantların temizliği önemli midir?
Evet, hemde çok önemlidir. İmplantların ağız içindeki yabancı cisimler olduğu düşünülürse temizliklerinin en az kendi dişleriniz kadar, hatta daha da önemli olduğunu taktir edersiniz. İmplantların temizlikleri belli bir öğrenme süreci gerektirse de zor değildir. Fakat bu iş için yeterli zamanı ayırmanız gerekmektedir. Unutmamanız gereken şey, bu tip bir tedavinin başarılı olması için en önemli faktörün düzenli ağız bakımı olduğudur.
İmplantların üzerine protez nasıl yerleştirilir?
İmplantlar üzerine yapılacak protezler vak'anın özelliğine göre değişik tipte olabilir. Yani bunlar kolayca temizlenmesi amacı ile hasta tarafından çıkartılabilecek şekilde olabileceği gibi, sadece diş hekimi tarafından çıkartılabilecek şekilde de planlanabilir. Her iki planlamanın da avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Sizin için uygun olan tasarımı doktorunuz tedaviniz başlamadan önce anlatacaktır.
Bütün implantlar başarılı mı?
İmplant yerleştirme kararına varırken göz önünde bulundurulması gereken bir çok faktör vardır. Öncelikle hasta sağlıklı olmalı, hastanın iyileşme gücü olmalıdır. Örneğin hasta, kontrol edilmeyen şeker hastası ise yarı-iyileşme komplikasyon yaratabilir. Bu hastalık implantların yerleştirilmesi tamamlandıktan sonra gelişirse de implantların gelecekteki durumlarında komplikasyonlara yol açabilir. Ayrıca hasta muayene edilmeli, hastaya uygun implant ve implantı yerleştirme yöntemi özenle seçilmelidir. İmplantlar dişhekimi tarafından özenle yerleştirilip bakılmasının yanı sıra hastadan da özel ilgi görmelidir. Diş doktoru veya hasta implantlara iyi bakamazsa komplikasyonlar meydana gelebilir. Bunların dışında sigara içen ve fazla alkol kullanan hastalarda implantların başarısı etkilenmektedir.
İmplantların ömrü ne kadar?
İmplantların ağızda 30 yıl kadar sorunsuz kaldığı görülmüştür. Ancak implantlardan ortalama beklenti bundan kısadır. İmplantın ömrü bir çok etkene bağlıdır. Hastanın sağlığı ve implantların bakımı bunların ikisidir. Sonuçta implantlar ömür boyu kullanılabilirler. Ömürlerini etkileyen birçok faktörü ve sizin risklerinizi diş doktorunuz açıklayacaktır.
İmplant yapma kararında yaşlılık etken faktör mü?
Hayır. Sağlık yaştan çok daha önemli bir faktördür. 70-80'lerindeki birçok hastanın cerrahi riskleri daha genç fakat sağlık sorunu olan hastalardan daha azdır. Bunların yanısıra daha yaşlı kişilerin implanta ihtiyacı gençlerin ihtiyaçlarından daha olasıdır. Çünkü yaşlılarda daha çok diş kaybı olmuştur.
17 Mayıs 2012 Perşembe
Kendi filminizi yönetin
Kendi filminizin yönetmeni olun
İnternet üzerinde yayınlanacak üç boyutlu bir film çekmek için yalnızca yazı yazmayı bilmenin yeterli olacağını düşünür müydünüz? Xtranormal adlı site, size bu fırsatı sunuyor. Site önce sizden filmde yer alacak aktörleri seçmenizi istiyor. Ardından mekânı belirliyorsunuz, karakterlerin kendi aralarında geçecek konuşmaları yazıyorsunuz ve hareketler, kamera açılan, mimikler gibi parametreleri belirleyerek filminizin genel akışını oluşturuyorsunuz. Işiniz bitip Action tuşuna bastığınızda site tüm bunları art arda dizip üstüne de yazdığınız metinleri seslendirerek
filminizi hazırlıyor. Hazırladığınız bu filmi dilerseniz, kaydedebiliyor ve başka site ziyaretçileriyle paylaşabiliyorsunuz.
Oldukça basit ve eğlenceli bir arabirimle hazırlanmış sitede farkına bile varmadan eğlenceli saatler geçireceğinize emin olabilirsiniz. Siteye www.xtranormalcom adresinden ulaşabilirsiniz.
İnternet üzerinde yayınlanacak üç boyutlu bir film çekmek için yalnızca yazı yazmayı bilmenin yeterli olacağını düşünür müydünüz? Xtranormal adlı site, size bu fırsatı sunuyor. Site önce sizden filmde yer alacak aktörleri seçmenizi istiyor. Ardından mekânı belirliyorsunuz, karakterlerin kendi aralarında geçecek konuşmaları yazıyorsunuz ve hareketler, kamera açılan, mimikler gibi parametreleri belirleyerek filminizin genel akışını oluşturuyorsunuz. Işiniz bitip Action tuşuna bastığınızda site tüm bunları art arda dizip üstüne de yazdığınız metinleri seslendirerek
filminizi hazırlıyor. Hazırladığınız bu filmi dilerseniz, kaydedebiliyor ve başka site ziyaretçileriyle paylaşabiliyorsunuz.
Oldukça basit ve eğlenceli bir arabirimle hazırlanmış sitede farkına bile varmadan eğlenceli saatler geçireceğinize emin olabilirsiniz. Siteye www.xtranormalcom adresinden ulaşabilirsiniz.
16 Mayıs 2012 Çarşamba
Diş Çürüğü Tedavisi
Günümüzde yetişkinler de olduğu kadar çocukların da en çok şikayet ettikleri, evrensel ölçüde yaygın bir hastalık olan diş çürüğünün insan kadar eski bir geçmişi vardır,iskelet sisteminin en sert organı olup canlı öldükten sonra toprak altında uzun süre hatta milyonlarca yıl bozulmadan, dağılmadan kalabilmektedir. Nitekim 3. ve 4. zaman sınırıyla yaşa, bilinen en eski fosil insanlar çoğunlukla dişleriyle temsil edilir. Sindirim sisterninde yüklenmiş olduğu işlev gereği diş, yaşam süresince ne yazık ki en çok tahrip olan bir organımızdır. Bilindiği gibi, alınan besin, ağızda sindirıme hazırlanırken kesici dişler tarafından ince kesilir; köpek dişleriyle parçalanır; küçük azı dişleriyle ezilir ve daha küçük parçalara ayrılır büyük azı dişleriyle de öğütüldükten sonra midede kolayca sindirilecek hale gelir. insanda her diş üç kalkerimsi dokudan olşur mine, dantin ve saman Şekil 1), Mine. epitelyum kökenli olup iskeletin en sert ve yeri yoğun biçimde kalkerleşmiş bir dokusudur. Gelişimini bir kez tamamladıktan sonra, aşınma ve çeşitli fizikokimyasal kökenli tahrihler sonucu kaybolan kısımlarını yenileme yetenegine sahip değildir. Dantin; saman ve kemiğe oranla daha sert bir dokudur. Dişin taç kısmında mine ile, kök kısmında ise saman ile kapıdır. Saman (diş kökü kabuğu); dişin, dokusal ve kimyasal açıdan kemiğe en fazla benzerlik gösteren parçasıdır. Dişi besleyen kılcal can damarların ve ayrıca sinirleri içeren dişözü dokusu ise dişin en önemli bir bölümü olup dantinle çevrelenir. İnsanda, iki tip diş sistemi vardır: Süt dişleri ve sürekli dışler, Süt dişleri, doğumdan aşağı yukarı 6 ay sonra görülmeye başlar ve 2,5 yaşında gelişmelerini tamamlamış olurlar. Sürekli dişlerin ilk görüldüğü ana, yani 6 yaşına kadar da ağizdaki çigneme işlevini tek başlarına yürütürker. Birinci büyük azı dişiyle agzi ara görünmeye başlayan sürekli dişler ise süt dişlerinin yerini 13 yaşına dogru tümüyle almış kızlar 20 yaşından sonra sürekli dişleri, gelişmesi biter yalnız, üçüncü azı dişinin (akıl dişi) çıkışı bazen 25 26 yaşına kadar gecikebılir. Diş Çürüğü ve Beslenme Dış çürügünün, alınan besin tipleriyle yakın ilişkisi olduğu artık herkesçe bilinmektedir, özellikle rafine edilmiş tahıllar ve şeker çürütme sürecinde büyük ölçüde sorumlu tutulurlar. Bunların terkibinde bulunan karbonbidratlar (fermante olabilme özelliğine sahip) ağız florası tarafındanhızla organik asitlere dönüştürülür. Bu asitler de giderek dişleri tahrip eder. Lauterstein ve Barber (1), çürüme sürecini 5 halkalı bir zincire benzer Şekerli ve nişastali gıdaların yanısıra, fermante olmuş içkiler ve asitli meşrubat da diş çürüğünün meydana gelmesinden sorumIu tutulurlar.
Dr. Metin öze EK Hacettepe üniversitesi
Dr. Metin öze EK Hacettepe üniversitesi
Tansiyon yüksekliğinin ilaçsız tedavisi
"Hipertansiyon hayatı pembe gösterir. Modern uygarlığın sessiz öldürücü adını verdiği bu hastalık çok sinsidir, bazı insanlar, günlük kaygı ve sıkıntıların getirdiği mutsuzluğu tansiyonların bilinçaltı bir yolla yükselterek giderirler. Bu sözler New York'da Cornall Tıp Markezi ve Flockefeller üniversitesinden Dr, Barry D. Nvorkin ve Neal E. Miller araştırma ekiplerine aittir. Bu araştırma ilk önce hayvanlarda tansiyon yükselmesinin, ağrıya karşı tepkileri azalttığını gösterdiler. Daha sonra, boyundaki earotid (şah) atardamarlarının çeperlerinden kalkıp beyne giden bazı sinirler sayesinde bir insanın, tansiyonunu azaltıp çoğaltabileceğini kanıtladılar. Nedeni belirsiz hipertansiyonların çoğunda şöyle bir mekanizmanın çalıştığı sanılmaktadır. Tansiyonun yükselmesi, sözü geçen sinirler yolu ile beyinde mutluluk getirici ve ağrı ya etki yaptığından insan morfine alışır gibi, farkında olmadan kendi kendisinin tansiyonunu yükseltimektedir. Şöyle ki tansiyonunun yükselmesi bir çeşit otonnestezi (ruhsal acılı bedensel ağrıları dindirme) etkisi yaptığından hasta, bilinçaltı bir yolla yüksek tansiyonu 63. varn ettirmektedir. Çünkü, tansiyonu yüksek daha mutludur. Sözü gecen arastırıcılar biyolojik geriye eylem (retroaksiyon) veya geriyi kontrol lhiofeedback) yolu ile gerek insanlara. gerek hayvanlar, tansiyonlarını bilinçli olarak azaltıp çoğaltacaklarını öğretilebileceğini gösterdiler. Büyük boyun ve nıgün atardamarlarının çevrelerindeki sinirler, tansiyon çok yükselince kalbe, damarlara ve beyine uyarılar göndererek tansiyonun otomatik olarak düşmesini eafflarlar. Bu sinirlerin uyarıları, beyin sapındaki retlköler aktivasyon sistemi bölgesine de gelir. Bu bölgedeki sinir hücreleri, beyin ve insan kendi tansiyonunu kendi yüksetbilir, çünkü hipertansiyon keyif verici (öforik) bir etki yapar. Insan ve hayvanlarda kısmen doğrulanan bu kurama göre, tansiyon yüksekliğinin kendi kendini devam ettirişi şöyle olur: 1) Boyundaki carotid (şah) atardamarları tansiyon yükselince gerilir. 2) Gideri belirtilmiş olan damar ceperindeki sinirler (c.arotid sinüs sinirleri), artan basıncı algılar. 3) Bu uyarılar, beyin sapındaki retiküller sistem denen bölgeye gelir. Bu merkezin görevi, beyin ve omurilik Aktivitelerini eşgüdümlemektir. Bu bölgenin uyarılması, beyin aktivitelerini yavaşlatır, böylece ağrı daha az duyulmaya başlanır.(bu bölge aşırı uyarılırsa, hasta komaya girer). İşte bu yolla hipertansiyon keyif verici ağrı kesici ve mutsuzlukları azaltıcı etki yapmaktadır. Bu nedenle bilinçaltı olarak, insan kendi kendisinin tansiyonunu yükselterek mutlu olmayı öğrenir, böylece hipertansiyon kalıcı bir hal alır. Bu varsayıma göre nedeni belirsiz (esansiyel) hipertansiyonların büyük bir bölümü bu yolla oluşmaktadır.
15 Mayıs 2012 Salı
Sağ Beyin vs Sol Beyin
SOL BEYİN, SAĞ BEYİN
Doğa simetriyi sever; işte arı petekleri, işte papatyaların taç yaprakları, işte kristaller.İnsan vücüdu da görünüşte simetriktir, ama aslında bu yanlızca bir göz aldannmasıdır. Genellikle(sağlaklarda) sağ kol, sol kola göre daha kalın, daha uzun daha becerikli ve daha dakiktir.Göğsün sağ yarısı soldan daha geniştir.Yine genellikle sağ göz , sağ kulak ve sağ bacak, sol göz, sol kulak ve sol bacaktan daha kuvvetlidir.Beyinde aslında simetrih değildir.Sağ yarımküre sol yarım küreden 5 gr daha ağırdır ve sol yarım küreye göre daha fazla sayıda kıvrım(gyrus) içerir.Buna karşı sol yarım kürenin gri maddesi sağa göre daha fazladır.Elektro-ensefalogramdan (EEG= beynin elektrik dalgaları) sol yarım kürenin alfa dalgaları daha yüksek frekanslı ve daha alçaktır. Fakat asıl asimetri bu iki yarım kürenin görevlerinde görülür.Tıp bilimi beyin yarımkürelerinden her birinin görevini inceleyebilecek yöntemlere sahiptir. Bu gibi araştırmalar ilginç gerçekler ortaya koymuştur. Sol yarım kürenin devre dışı bırakılması derin bir keder hali yaratır.Sağ yarım kürenin devre dışı bırakılması iyimserlik, neşe ve fazla konuşmaya neden olmaktadır.Bu son durumda kişinin konuşması tatsız, tek düze ve duyguları yoksun hal alır; bir robotla konuştuğunuzu sanırsınız.Bu gibi bir insan , erkek sesini kadın sesinden ayırt edemez;eskiden çok iyi tanıdığı müzik parçalarını anlamaz olur;kafası karmakarışık bir halde öksürükleri, kahkaları ve hayvan seslerini dinler.Bir motorsikletin patpatlarını bir gök gürültüsünden ayırt edemez.
Sağ beyin bir kaç basit cümle dışında söylenenleri anlamaz.Yine sağ beyin ancak uzun aralarla ve büyük zorluklarla birkaç söz söyleyebilir.Sağ beyin mimiklerle konuşur ve jestlerle kendini ifade eder. Resimleri ve şekilleri çok iyi anlar; sinyallerin birbirlerinden ayırt edilmesini çok iyi başarır;sol beynin aksine soyut kavramlarla uğraşmaz ayakları yere basar.
Sol beyin tipik bir teorisyendir(kuramcı); geniş bir sözcük hazinesi vardır.Sol beyin çabalarında inatçı ve enerji doludur; olayların sonucunu önceden kestirebilir. Sağ beyin ise uygulamalı (pratik) olaylara yöneliktir.Sağ beyin yavaş biraz geveze, fakat duyarlı ve gözlemcidir.Sol beyin olayları tümdengelim, sağ beyin tümevarımla inceler.Sol beyin, olayları oluş sırasına göre teker teker, sağ beyin ise bir defada bir bütün olarak inceler.
Atomda (+) ve (-) yükler birbirinin nasıl karşıtı ise, sol ve sağ beynin görevleri de öylesine birbirinin karşıtıdır.Rusya Federasyonu'nda N. Braguina veT.Dobrokhotova'nın buluşlarına göre, sağ beyin deneyimleri depolar, geçmişe ve bugüne yöneliktir; sol beyinse bilimsel soyutlamalra yöneliktir ve bugünle gelecek arasında köprü oluşturur.
İnsanların 1/3'ünde beyin yarımküreleri arasında kesin bir görev bölümü yoktur.Görev bölümü erkeklerde daha belirgindir.İnsanlar yaşlandıkça iki yarımküre arasındaki bu görev farklı azalmaya başlar.Ayrıca şunu belirtelim ki,sol ve sağ beyin fonksiyonları insandan insana da değişir.
Beyin cerrahları, ameliyattan önce hastalarının iki yarım küresi arasında nasıl bir iş bölümü yapıldığını bilmek zorundadırlar.Bu şekilde önemli beyin merkezlerini koruyabilirler.Örneğin, konuşma merkezi solaklarda sağ beyinde, sağlaklarda sol beyindedir.
Beyin yarımküreleri arasındaki görev farkı maksimum olanların, daha iyi pilot ve cerrah oldukları gösterilmiştir.
Uygarlığımız ''sol beyin'' uygarlığıdır diyenler vardır.Sağ beynin gereksinimleri ve verebilecekleri ancak yarıyarıya anlaşılmıştır.Aslında mantığı sezişin, bilimi sanatın kaarşısına çıkarmanın anlamı yoktur; bunlar biribirini tamamlamalıdır.
Yeni doğan çocukta her iki beyin ''sağ''dır.2 yaşına varmadan bu yarımkürelerden biri ''sol'' olur, yani konuşma merkezi kazanır.Erkek çocuklarda 6, kız çocuklarında 13 yaşında beynin asimetrisi tamamlanmıştır. Buna dayanarak kız ve erkek çocukların eğitim ve öğretimi farklı olmalıdır diyenler vardır.Bugünkü pedagoloji sol beynin ihtiyaçlarına cevap vermektedir.Reformcular görsel-işitsel öğrenimi artırarak,sağ beyni geliştirmek gereklidir demektedirler.
Neden sağ elle yazanların sayısı solaklardan fazladır(Her iki elide kullananları unutmayalım)?Avrupa'da solak oranı %3-10 iken Afrika'nın bazı bölgelerinde %50'ye varmaktadır.
Solaklığın kalıtsal olduğu ve solak erkeklerin daha zeki ve matematiğe daha yatkın olduğu da gösterilmiştir.Her iki elini de kullananların bir bölümü ''ayna yazısı'' yazabilmektedir, yani eş zaman olarak her ili elle, birbirinin ayna hayali olan yazılar yazabilirler.Ayna yazısı bazı beyin hastalıkları sonucunda da görülebilir.
Letonya Bilimler Akademisi üyesi A. Kranklis, önemli bir buluş yaptı;Bir yarım kürenin yorgunluğu Elektroson-4T cihazı ile beyne bir çok kere elektrik vererek giderilebilmektedir.Özellikle otobüs şoförlerine ve lokomotif makinistlerine yola çıkmadan 1 saat önce veya sonra bu cihazla elektrik verilerek beyin yorgunluğu derhal giderilmektedir.Aynı ekip yorgunluk gidermede müzik seansları, manyetik uyarma ve renkli levhalar kullanmaktadır. Moskova Nöroşirürji Ensitüsü'nde ise, beyni incelemek için radyo-sondaj yöntemleri kullanılmaktadır.
Doğa simetriyi sever; işte arı petekleri, işte papatyaların taç yaprakları, işte kristaller.İnsan vücüdu da görünüşte simetriktir, ama aslında bu yanlızca bir göz aldannmasıdır. Genellikle(sağlaklarda) sağ kol, sol kola göre daha kalın, daha uzun daha becerikli ve daha dakiktir.Göğsün sağ yarısı soldan daha geniştir.Yine genellikle sağ göz , sağ kulak ve sağ bacak, sol göz, sol kulak ve sol bacaktan daha kuvvetlidir.Beyinde aslında simetrih değildir.Sağ yarımküre sol yarım küreden 5 gr daha ağırdır ve sol yarım küreye göre daha fazla sayıda kıvrım(gyrus) içerir.Buna karşı sol yarım kürenin gri maddesi sağa göre daha fazladır.Elektro-ensefalogramdan (EEG= beynin elektrik dalgaları) sol yarım kürenin alfa dalgaları daha yüksek frekanslı ve daha alçaktır. Fakat asıl asimetri bu iki yarım kürenin görevlerinde görülür.Tıp bilimi beyin yarımkürelerinden her birinin görevini inceleyebilecek yöntemlere sahiptir. Bu gibi araştırmalar ilginç gerçekler ortaya koymuştur. Sol yarım kürenin devre dışı bırakılması derin bir keder hali yaratır.Sağ yarım kürenin devre dışı bırakılması iyimserlik, neşe ve fazla konuşmaya neden olmaktadır.Bu son durumda kişinin konuşması tatsız, tek düze ve duyguları yoksun hal alır; bir robotla konuştuğunuzu sanırsınız.Bu gibi bir insan , erkek sesini kadın sesinden ayırt edemez;eskiden çok iyi tanıdığı müzik parçalarını anlamaz olur;kafası karmakarışık bir halde öksürükleri, kahkaları ve hayvan seslerini dinler.Bir motorsikletin patpatlarını bir gök gürültüsünden ayırt edemez.
Sağ beyin bir kaç basit cümle dışında söylenenleri anlamaz.Yine sağ beyin ancak uzun aralarla ve büyük zorluklarla birkaç söz söyleyebilir.Sağ beyin mimiklerle konuşur ve jestlerle kendini ifade eder. Resimleri ve şekilleri çok iyi anlar; sinyallerin birbirlerinden ayırt edilmesini çok iyi başarır;sol beynin aksine soyut kavramlarla uğraşmaz ayakları yere basar.
Sol beyin tipik bir teorisyendir(kuramcı); geniş bir sözcük hazinesi vardır.Sol beyin çabalarında inatçı ve enerji doludur; olayların sonucunu önceden kestirebilir. Sağ beyin ise uygulamalı (pratik) olaylara yöneliktir.Sağ beyin yavaş biraz geveze, fakat duyarlı ve gözlemcidir.Sol beyin olayları tümdengelim, sağ beyin tümevarımla inceler.Sol beyin, olayları oluş sırasına göre teker teker, sağ beyin ise bir defada bir bütün olarak inceler.
Atomda (+) ve (-) yükler birbirinin nasıl karşıtı ise, sol ve sağ beynin görevleri de öylesine birbirinin karşıtıdır.Rusya Federasyonu'nda N. Braguina veT.Dobrokhotova'nın buluşlarına göre, sağ beyin deneyimleri depolar, geçmişe ve bugüne yöneliktir; sol beyinse bilimsel soyutlamalra yöneliktir ve bugünle gelecek arasında köprü oluşturur.
İnsanların 1/3'ünde beyin yarımküreleri arasında kesin bir görev bölümü yoktur.Görev bölümü erkeklerde daha belirgindir.İnsanlar yaşlandıkça iki yarımküre arasındaki bu görev farklı azalmaya başlar.Ayrıca şunu belirtelim ki,sol ve sağ beyin fonksiyonları insandan insana da değişir.
Beyin cerrahları, ameliyattan önce hastalarının iki yarım küresi arasında nasıl bir iş bölümü yapıldığını bilmek zorundadırlar.Bu şekilde önemli beyin merkezlerini koruyabilirler.Örneğin, konuşma merkezi solaklarda sağ beyinde, sağlaklarda sol beyindedir.
Beyin yarımküreleri arasındaki görev farkı maksimum olanların, daha iyi pilot ve cerrah oldukları gösterilmiştir.
Uygarlığımız ''sol beyin'' uygarlığıdır diyenler vardır.Sağ beynin gereksinimleri ve verebilecekleri ancak yarıyarıya anlaşılmıştır.Aslında mantığı sezişin, bilimi sanatın kaarşısına çıkarmanın anlamı yoktur; bunlar biribirini tamamlamalıdır.
Yeni doğan çocukta her iki beyin ''sağ''dır.2 yaşına varmadan bu yarımkürelerden biri ''sol'' olur, yani konuşma merkezi kazanır.Erkek çocuklarda 6, kız çocuklarında 13 yaşında beynin asimetrisi tamamlanmıştır. Buna dayanarak kız ve erkek çocukların eğitim ve öğretimi farklı olmalıdır diyenler vardır.Bugünkü pedagoloji sol beynin ihtiyaçlarına cevap vermektedir.Reformcular görsel-işitsel öğrenimi artırarak,sağ beyni geliştirmek gereklidir demektedirler.
Neden sağ elle yazanların sayısı solaklardan fazladır(Her iki elide kullananları unutmayalım)?Avrupa'da solak oranı %3-10 iken Afrika'nın bazı bölgelerinde %50'ye varmaktadır.
Solaklığın kalıtsal olduğu ve solak erkeklerin daha zeki ve matematiğe daha yatkın olduğu da gösterilmiştir.Her iki elini de kullananların bir bölümü ''ayna yazısı'' yazabilmektedir, yani eş zaman olarak her ili elle, birbirinin ayna hayali olan yazılar yazabilirler.Ayna yazısı bazı beyin hastalıkları sonucunda da görülebilir.
Letonya Bilimler Akademisi üyesi A. Kranklis, önemli bir buluş yaptı;Bir yarım kürenin yorgunluğu Elektroson-4T cihazı ile beyne bir çok kere elektrik vererek giderilebilmektedir.Özellikle otobüs şoförlerine ve lokomotif makinistlerine yola çıkmadan 1 saat önce veya sonra bu cihazla elektrik verilerek beyin yorgunluğu derhal giderilmektedir.Aynı ekip yorgunluk gidermede müzik seansları, manyetik uyarma ve renkli levhalar kullanmaktadır. Moskova Nöroşirürji Ensitüsü'nde ise, beyni incelemek için radyo-sondaj yöntemleri kullanılmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)